Yazı: Fatih Yıldız - Marmara Üniversitesi
Eğitim ve öğretim kelimesi günümüze dek kullanılmış olan ama karşılıklarını tam olarak bilmediğimiz iki kavramdır. Zaman zaman birbirleri yerine kullanılmışsa da aslında aralarında farklılıklar mevcuttur.
Öncelikle bu iki kavramın Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nce hangi anlama geldiğine yer verelim:
Eğitim: “Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme; terbiye.”
Öğretim: ” Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi; talim, tedrisat.”
Eğitim ve öğretim, ikisi de bilgi odaklı bir süreçtir ve bu süreçte kişi dersini aldığı şeyler hakkında bilgi sahibi olur fakat bu bilgi edinim sürecinin yanı sıra eğitimde bu bilgilerin kullanımı becerisi de kazandırılır. Tanımından da anlaşılacağı üzere eğitimin tanımında bilginin yanı sıra beceri ve anlayış yer almakla beraber öğretimin tanımı hakkında ise bu özelliklerin yer almadığı ve sadece bilgilenme süreci sonucunda elde ettiği bilgi yer almaktadır. Bundan dolayıdır ki eğitim için hem teorik hem de pratik olarak kazanımlar elde edilebilirken öğretimde ise sadece teorik bir kazanım söz konusudur.
Aralarındaki farklardan bir diğeri ise bu süreçler gerçekleşirken yer-mekan olarak öğretim çoğunlukla okul ve o alanda özelleşmiş bir öğretmen ile olurken eğitim ise aynı şekilde okul ve öğretmenle olmasının yanı sıra buna mekan dışında yaşanılan olaylar sonucunda edinilen tecrübeler ve kazanımlar da eklenmektedir.
Örnek vermek gerekirse Kimya dersinde öğretmen yalnız Sodyum elementinin su ile tepkimesinde ortaya çıkan patlamadan bahsederse bu yalın bir bilgi aktarımı ve kişi için ise tecrübe edinilmemiş bir teorik bilgiden ibarettir. Fakat bu teorik bilgi deney ile desteklenirse öğrencilere tecrübe kazandırılmış ve deney yapma becerisi de kazandırılmış olunur ve teorik bilgiden çıkıp pratik bilgi statüsü kazanmış olur. Bir başka örnek ise daha erken çağ olan bebeklik çağlarını örnek olarak gösterebiliriz. 3 yaşındaki bir çocuğa -sıcaklık kavramını bilmesine rağmen- sobanın sıcak olacağı ve elini yakacağı söylense de çocuk bunu bilmesine rağmen sakınmayacak, elinin bir kere sobaya değmesi sonucu elde ettiği birikim ne kadar bu bilgi tekrar edilse de bu denli bir kazanım elde edemeyecektir. Bunun için İslami İlimler literatüründe kullanılan Ilme’l-Yakin ve Ayne’l-Yakin kullanımı da bu fikri destekler niteliktedir. Hatta dilimiz de bir atasözümüz de dediklerimize değinir niteliktedir: Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.
Sonuç olarak öğretim daha çok teorik bilgi kazanım odaklı olurken eğitim ise teorik bilginin yanında bunu pratiğe de dökerek bilgi kazanımının yanı sıra beceri kazanımını da hedefine almaktadır.