Eğitimin Gerçek Manası

Eğitimin Gerçek Manası


Yazı: Hasan DEMİREL - Iğdır Üniversitesi

Eğitim denildiğinde çoğumuzun aklına sınıflar, tahtalar, kitaplar ve sınavlar gelir. Ancak eğitim gerçekten bunlardan mı ibaret? Bana kalırsa eğitim, bir bireyin yalnızca bilgiyle donatılması değil, o bilginin ışığında kendi yolunu bulmasına rehberlik edilmesidir. Bir insanı eğitmek demek, ona cevaplar vermek değil, doğru sorular sormayı öğretmektir. Peki, bugün eğitim sistemimiz gerçekten bireyleri özgürleştirebiliyor mu, yoksa onları yalnızca bir yarışın içine mi sürüklüyor?

Modern eğitim sistemine baktığımızda, öğrencilerin çoğunlukla belli bir kalıbın içine sıkıştırıldığını görüyoruz. Test sonuçları, karne notları, sıralamalar… Eğitim, bireyin biricikliğini keşfetme süreci olmaktan çıkmış; herkesin aynı formda üretilmeye çalışıldığı bir fabrikaya dönüşmüş durumda. Oysa her birey, farklı bir yetenekle, farklı bir merakla ve farklı bir dünyayla doğar. Bu farklılıkların üzerine gidilmesi gerekirken, sistem herkesi aynı potada eritmeye çalışıyor. Gerçek eğitim ise bireyin kim olduğunu anlamasına, içindeki potansiyeli keşfetmesine ve kendi değerlerini oluşturmasına yardımcı olmalıdır.

Eğitim yalnızca bilgi aktarımı değildir. Bilgiyi kullanma, onu eleştirme ve yeni bir şey üretme sürecidir. Bu noktada, eğitimin amacı bireyin yalnızca bir meslek sahibi olması değil, aynı zamanda düşünebilen, sorgulayabilen ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir birey olmasıdır.

Eğitimde en önemli eksikliklerden biri de insanın manevi yönünü ihmal etmesidir. İnsan sadece zihinsel bir varlık değildir; aynı zamanda duygularıyla, değerleriyle ve hayalleriyle bir bütündür. Ancak günümüzde eğitim, bu manevi yönü geliştirmekten uzak görünüyor. Öğrenciler, sınav sonuçlarına indirgenmiş bir başarı anlayışıyla büyürken, hayatı anlamlandırma, kendi değerlerini bulma gibi sorularla neredeyse hiç karşılaşmıyorlar. Oysa eğitim, bireyin sadece “ne yapacağına” değil, “kim olacağına” da cevap verebilmelidir.

Eğitimle ilgili her şeyin merkezinde insan olmalıdır. Bir öğrenciyi, bir test sonucundan veya bir başarı grafiğinden ibaret görmek, onun kim olduğunu anlamaya çalışmamak demektir. Eğitim, bir çocuğun hayallerine dokunabilmeli ve ona kendi dünyasını inşa etme cesareti verebilmelidir. Bugün çocuklara öğrettiklerimiz, onların sadece gelecekteki mesleklerini değil, aynı zamanda hayatla kuracakları bağı da şekillendirecek. İşte bu yüzden eğitimin amacı sadece öğretmek değil, özgürleştirmek olmalıdır.

Sonuç olarak, eğitim, bir bireyin içindeki potansiyeli açığa çıkarma ve ona hayatın anlamını keşfetme cesareti verme sürecidir. Okullar, üniversiteler, öğretmenler bu sürecin sadece birer aracıdır; asıl yolculuk bireyin kendisiyle başlar. Belki de en iyi eğitim, insana “kendi kendini eğitme” yollarını öğreten bir eğitimdir. Çünkü asıl bilgi, insanın kendi içinde başlattığı keşif yolculuğunda saklıdır.